Ypres ya da Flemenkçe adıyla Ieper; Belçika’nın güneybatısında yer alan, 40.000 nüfuslu küçük bir kasaba. 1. Dünya Savaşı sırasında büyük çarpışmalara sahne olmasa muhtemelen kimse tarafından da tanınmayacaktı. Oysa şimdi tarihe meraklı milyonlar tarafından biliniyor.

Geçen gün tesadüfi bir şekilde bu şehirde bulundum, saat 19:30 gibiydi. Kasabanın meydanındaki büyük anıt dikkatimi çekmiş, onu yakından görmek istemiştim. Anıta geldiğimde ise etrafta müthiş bir kalabalığın olduğunu fark ettim. Zaman zaman Belçika Kralı’nın kasabalara düzenlediği gezilerden biri olarak tahmin edip önemsemedim ama kalabalığın içinde çok sayıda İngiliz’in bulunması, toplanmanın nedeni konusunda beni meraka düşürdü. Kalabalık içinden bir kişiyle sohbet edip işin aslına vakıf oldum.

Ypres, “Great War” olarak da anılan 1. Dünya Savaşı sırasında, Alman İmparatorluğu ile Birleşik Krallık kuvvetleri arasında müthiş çarpışmalara sahne olmuş. Yakınında beş ayrı muharebenin gerçekleştiği Ypres, aynı zamanda zehirli gazın da kullanıldığı ilk yer olarak tarihe geçmiş. Toplamda Birleşik Krallık 510,000, Alman İmparatorluğu ise 350,000 zaiyat vermiş. İngilizler verdikleri kayıplara ithafen şehri Ypres yerine Wiper (silecek) olarak anıyorlarmış.

“Ypres’ten çıkaracağımız ders ne?” derseniz, vefa ve saygı dersi.

Kasabanın her yanına anıtlar, anıt mezarlar, müzeler yapılmış. Tüm kayıpların isimleri şehrin her yanına kazınmış. Birleşik Krallık’tan hemen her gün turlar, akın akın insanları buraya taşıyor. Ve asıl hayrete düşüren hadise; her gün saat 20:00’de 10 dakikalık bir anma düzenleniyor. Evet yanlış okumadınız, yılın 365 günü tekrarlanan bir anma bu.

Anmadan yaklaşık yarım saat önce insanlar anıt etrafında toplanmaya başlıyor. Birleşik Krallık ordusu’na mensup askerler, ellerinde İngiliz bayrağı ile sessizce saatin 20:00 olmasını bekliyor. 20:00’de başlayan “gün sonu borusu” ile saygı duruşuna geçiyorlar. Bir konuşmacı hayatlarını kaybeden askerleri minnetle yad ettikten sonra anıta çiçek koyularak tören tamamlanıyor.

Olayın üzerinden 1 asır geçmiş olmasına rağmen, ağlayan insanlara şahit oldum. Tören boyunca kimse bir saniye olsun ciddiyetten taviz vermiyor. Ses çıkaran çocuklar üslubunca uyarılıyor, hatıraya saygı için telkin ediliyor.

Yer ve olayları karşılaştırınca Ypres için Batı Avrupa’nın Çanakkalesi demek yanlış olmaz. Mücadelenin sertliği, yerin lojistik önemi ve tabi kayıplar… Her yönüyle Çanakkale’yi çağrıştıran bir savaş Ypres Savaşı.

Belçikalılar, o topraklarda can veren İngiliz askerine bu kadar vefa sergiliyor. 100 yıl sonra bile onlara saygı duyuyor, onlar için gözyaşı döküyor. Ve bunu her gün tekrarlıyor. 90’lardan itibaren bizde de Çanakkale’ye ilgi arttı ama hiçbir şekilde buradakiyle kıyaslanamaz.

Salt Çanakkale olarak da düşünmemek lazım. “Kurtuluş Savaşı Tiyatrosu” diyerek, verdiğimiz binlerce şehidin aziz hatırasını kirleten deyyuslar var. Bir Flaman’ın, İngiliz askerine gösterdiği saygının binde birini, ülkenin kurtarıcısına göstermeyen aşağılık nankörler var. Yılda dört kez kutlanan Milli bayramları, bir kez tutulan milli yası hazmedemeyen arsızlar var. Ulus bilincimizi çelikleştiren her olaya nefretle yaklaşan namussuzlar var…

Sakarya Meydan Muharebesi’nin yıldönümünü yaşadığımız bu günlerde size Avrupa’nın göbeğinden “ecdada saygı” örneği sunmak istedim. Onlar bu tarz törenleri ne “1930’lardan kalma, Faşist Mussolini’nin ritüelleri” olarak görüyor, ne de bu anmaları demode buluyorlar.

Kulak ağrısı sebebiyle bu törenlerden kaçanların inadına, alanları daha bir coşkuyla doldurmalı, çocuklarımızı şehitliklere götürerek onları şehitlerine saygılı bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Her alanda “işte medeniyet yahu” diye gösterilen Avrupa, böyle yapıyor. Ulusumuzu/ülkemizi onlardan daha mı az seviyoruz? Yoksa bizim ecdadımızın verdiği savaş, akıttığı kan onlarınkinden daha mı değersiz? İkisi de değil!

Tüm değerlerimize sahip çıkacağız. Atatürk büstleri de kazandığımız tüm zaferlerin birer mührüdür, mühre uzanan elleri kırmak boynumuzun borcudur. Gazi Paşa’nın Sakarya Meydan Muharebesi’yle özdeşleşen emriyle yazımı tamamlayayım.

“Hattı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz…”
                                                           Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK