“HDP ile Pekeke’yi bir görmemek lazım. Sonuçta HDP isminden de anlaşılacağı üzere tüm halkların demokratik taleplerine güçlü ses olması için kurulmuştur. Dikkat ederseniz Kürt, Türk, Zaza, Ermeni, Yezidi, Süryani; her kesimden temsilciler kendilerini temsil şansı buldular.”

İşte bu cafcaflı sözlerle toplumun bir kesimine kabul ettirilen “Halkların Demokratik Balonu” Hasip Kaplan’ın attığı iki tvitle patlayıverdi. “Cihangirli”nin bu gerçekle yüzleşmesi elbette kolay olmadı, hemen genel merkezin attığı karşı tvite sarıldı. “Hasip kaplan ırkçılık yaptı ama Genel Merkez’in politikası belli” söylemini dillendirdi. Uyan Cihangirli, Üsküdar’da sabah oldu…

*   *   *

Cihangirlinin dün geceki şokunu yaşarken henüz 14 yaşındaydım. Yan komşumuzda çay içiyor, Arabistanlı Lawrance filmini izliyorduk. Lawrance Arapları kışkırtarak, Anadolu’ya dönmekte olan yaralı askerlerimize saldırttı.   Eli, kolu, gözü bandajlı askerlerin direnmek gibi bir şansları dahi yoktu. Hepsini kılıçtan geçirdiler. Yan komşumuzda misafir bulunan, akrabaları “Haah kesin bu Tırkleri” dedi. Söylediğini algılamam 10 dakikayı bulmuştur sanırım. Benim kimliğime karşı bu nefreti anlayamadım… Adam sanıyorum bizim orada olduğumuzu unutmuş, o rahatlıkla saydırmıştı. Ev sakinleri mahcup oldular, sessizlik oldu, ben kalktım eve gittim…

*   *   *

Hasip Kaplan’ın öfkeyle “Bu partinin başına bir Türk geçemez, herkes haddini bilsin!” diye attığı tvit, bastırılmış duygularının yüzeye çıkmasıydı. Bazıları bunu hafife alır gibi “Rakıyı fazla kaçırdı yine.” tarzı cevaplar yazdı altına ama kazın ayağı öyle değil. Kürtler uluslaşacağız derken ciddi manada kürtçü faşizme evrildiler. Hem de olabildiğince saldırgan, olabildiğince nefret dolu.

Cihangirli bunu görmemekte ısrar etti.

İstanbul’un göbeğinde mağaza yaktı. “Münferit” denildi.
Servis aracı kundaklayıp gencecik bir kız diri diri yakıldı, “Mit işi” denildi.
Çiçeği burnunda bir öğretmen katledildi, “Adı Aybüke belli ki Türkçü” denildi.
Polis aracı geçerken patlatılmaya çalışılan bomba geç patladı bir çocuk paramparça oldu, “savaş en çok çocukları etkiliyor” romantizmi yapıldı. Suçlu görmezden gelindi.
Üniversite kampüsünde dağ gibi Fırat katledildi “Bir Faşist temizlendi.” denildi.

Ucu kendilerine dokunan terör eylemlerinde dahi PKK’ya toz kondurmamak için “Bu kan durmalı.” söylemine sarılındı.

Cihangir bu işin ajitesini yaparken HDP o saldırıları düzenleyenler için taziye çadırı kurmakla meşguldü.

Türkiye’yi de bir kenara bırakalım, dönelim Suriye’ye, Irak’a bakalım. Emperyal güçler tarafından inşa edilmeye çalışılan kürt ulus bilinci ne icraatler yapıyor görelim. Zorla göç ettirilen Türkmenler, Araplar; kimliklerini inkar etmeleri, kendilerini kürt saymaları istenen Yezidiler, işte bu “uluslaşma” sürecinin sonuçları.

Türklere ulusalcılığın, milliyetçiliğin, Türkçülüğün ne denli fena bir anlayış olduğu, ayrıştırıcı bir fikir olduğu anlatılırken kürtlere zorla bir ulus kimliği oluşturma çabasındaki tezatı görememek aptallıkla dahi açıklanamaz. Kürtler daha önce de defaatle belirttiğim üzere 100 yıl önce Ermenilerin izlediği yolu takip ediyorlar. Dış güçlerden aldıkları destekle olmadık işlere kalkışıyorlar. Bu olmadık işleri gerçekleştirmek için de taraftarlarını fanatizm boyutunda Türk düşmanlığı ile donatıyorlar.

Tarih aslında tekerrürden ibaret değil, ibret almayı bilmeyip hatalarını tekrar edenler için sonuçları da tekrar ediyor hepsi bu.

Neyse sevgili Cihangir ahalisi; “Kürt Partisi’nde bir Türk başkan olamaz!” zihniyetinin anlattığı masallara inanmaya devam edin siz. Olmadı “kandırıldık” der çıkarsınız işin içinden. Kimler nerelerden bu savunmayla çıkmadı ki?

Mahir Şanlı

*Cihangirli = Kürtçülüğün kuyruğuna takılmış, omurgasız Türk solu.