AKP’nin Yeni Çözüm Ortağı Barzani mi?

Mesud Barzani’nin İstanbul’a gelişi yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Havaalanında Türkiye ve Irak bayraklarının yanında, göndere çekilen Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağı, kamuoyunda tepkiyle karşılandı. Yükselen tepkiler sonrasında Devlet Bahçeli Meclis grup toplantısında bunun “kabul edilemez” olduğunu açıkladı. Başbakan Binali Yıldırım ise Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin resmi olarak tanındığını, uygulamada bir tuhaflık olmadığını açıkladı. Protokol aynı şekilde Ankara’da da uygulandı.

Olay sonrasında kıyaslama açısından en uygun örnek olan Tataristan Başbakanı’nın karşılanmasına baktım. Tataristan Başbakanı da Türkiye, Rusya bayrakları yanına asılan Tataristan Özerk Cumhuriyeti bayrağıyla karşılanmış. Barzani’ye özel bir uygulama olmadığı anlaşılıyor. Fakat bu durum hükümetin Barzani’ye biçtiği “özel rolü” örtmüyor. Erdoğan’ın Barzani’yle ilgili birbirine zıt düşen açıklamalarını hatırlayalım önce. Sonra bugün Barzani, Erdoğan için ne ifade ediyor onu irdeleyelim.

“Barzani haddine tecavüz etmiştir, haddini aşmıştır. Bu tarz söylemlerle kendini tatmin ediyorsa bilemem ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak ona altından kalkamayacağı sözler söylememesini salık veriririm. Konumlarını iyi tespit etsinler ki söyledikleri sözlerin altında ezilmesinler.”
-9 Nisan 2007-

Ben merkezi hükümeti muhatap alırım. Kuzey Irak’tan gelen açıklamalar benim için önem arzetmez. Irak Cumhurbaşkanı olarak Sayın Talabani ile görüşürüm, üstelik kendisi tanıdığım bir kişi. Ben bir kabile reisi ile Başbakan olarak görüşmem. Bu değil ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Barzani ile hiç görüşmez. Görüşecekler vardır ama ben bir Başbakan olarak görüşmem.
-5 Temmuz 2007-

“Bugün de Molla Mustafa Barzani’nin, oğlu değerli dostum Mesud Barzani’yi Diyarbakır’da misafir ediyoruz. Tıpkı babanız, amcanız gibi, kardeşlerinizin toprağına hoş geldiniz. Sizin şahsınızda Kuzey Irak Kürdistan bölgesindeki kardeşlerimizi de selamlıyoruz.”
-17 Kasım 2013-
Erdoğan’ın bu keskin dönüşleri politik hayatı boyunca süreklilik arz etti. Maalesef bu keskin dönüşler devlete de sirayet etti.  Omurgalı bir dış siyaset anlayışı gün be gün terkedildi. Ama konumuz “Erdoğan pragmatizmi” değil, Barzani’ye biçilen rol.

Geçen hafta KDP’nin Türkiye’de yasal bir parti kurmak için harekete geçtiği duyuruldu. KDP’ye bağlı yayın organları “Kuzey Kürdistan’da büyük bir ihtiyaç ve milli stratejik bir proje” olarak duyurdular bu girişimi. “KDP Kürt milletinin tüm kesim ve bireylerine açıktır” olarak devam ediyor açıklama.

Erdoğan HDP’yi siyasi arenadan silmeyi, ondan doğacak boşluğu da Barzani’nin siyasi etkisiyle doldurmayı hesaplıyor. Yıllardır artarak devam eden ticari ilişkiler, Barzani’nin Diyarbakır’da ağırlanması, Peşmerge’nin topraklarımız üzerinden Suriye’ye geçmesi gelecek işbirliğinin habercisiydi. Erdoğan çok başlı PKK ile Kürt meselesini dilediği şekilde halledemeyeceğini gördü. Demokratik anlamda belli talepleri yerine getirerek terörü bitirebileceğini, bölünme tehlikesini bertaraf edebileceğini öngörmüştü. Oysa çözüm süreci bunun böyle olmayacağını acı bedeller ödeterek gösterdi.

Erdoğan şimdi de Barzani’nin Kürtler üzerindeki etkisinden faydalanabileceğini hesap ediyor. Hesap edemediği şey ise geçmişte “Kabile reisi” olarak addettiği Barzani’nin ciddi manada Kürt milliyetçisi olduğu gerçeğidir. Özellikle “Osmanlıcı” fikirleriyle tanınan yazarların satır aralarında verdikleri “Topraklarımızı genişleteceğiz” mesajı tuzaktan başka bir şey değildir. Kuzey Irak’ı, Suriye’nin kuzeyini sınırlarımıza katmak için çıkılan yol güneydoğuyu kaybetmekle sonuçlanabilir. PKK tehlikesiyle baş etmekte çok ciddi sorunlar yaşayan Türkiye’nin, daha fazla Kürt nüfusu bünyesine katmayı düşünmesi dahi akılla bağdaşmamaktadır.

Referandumun, Erdoğan’ın istediği şekilde sonuçlanması; kafasındaki Barzanili çözüm için elini kuvvetlendirecektir. Şeriatçı Hüdapar/Hizbullah’ın da destek vereceği yeni çözüm süreci, Kürtlere bir öncekinde elde edemedikleri özerkliği getirmeye namzettir.

Yıllarca yanlış politikaları ve “kandırılmışlıkları” ile ülkeyi derin çıkmazlara götüren Erdoğan’ı böylesine geniş yetkilerle donatma hatası, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır.

Hayırda HAYIR vardır…