Türkçülerin Öncelikleri 
 
Gelişmeler o denli hızlı seyrediyor ki hızına yetişemiyoruz.  Farklı merkezlerin uzun soluklu stratejileri yada anlık değişimlerin sonuçlarına nasıl refleks gösteriyoruz?  Milletimiz adına hayati önem içeren bu olayları nasıl yorumluyoruz?  Bu yorumlarımız, ne söylediğimizi merak eden yığınlara ne tür mesajlar veriyor? 
 
Kendini Türkçü olarak tanımlayan kitle ne yazık ki henüz sayısal manada büyük bir güç değil.  Buna karşın mevcut kitle fikir anlamında olabildiğince bölünmüş durumda.  Bu bölünmüşlük salt teşkilat bazında karşımıza çıkmıyor.  Aynı yolda yürüdüğünü beyan edenler dahi farklı reflekslere sahip olabiliyor.  Bunun başlıca sebebi kişilerin savundukları görüşlere yeterince hakim olmayışıdır.  Bu donanımsızlığın üstüne bir de muhakemeden yoksun anlık tepkiler eklenince ortaya hiç de hoş olmayan bir tablo çıkıyor.

Bu çeşitlilik sadece bugünü değil, tarihi olayları ve şahsiyetleri yorumlarken de kendini gösteriyor.  Doğrudan ziyade, gür sesin itibar gördüğü bir memlekette doğal olarak bilgi değil, güç kıymete biniyor.
 
Günümüzde en sağlıksız örgütlenen kitle maalesef  Türkçüler.  Bu konuda en önemli sebeplerden biri, Atsız sonrası kitleleri etkisi altına alabilecek bir ideologun gelmemiş olması diyebiliriz.  O yüzden ideolojik yada etnik bir kum torbası belirleyip, dur durak bilmeden o kum torbası üzerinde enerjisini ziyan eden genç bir kitle meydana çıktı.  Çoğu zaman bırakın karşı cepheyi,  tarafsız insanlara dahi tiksinti getiren yorum ve söylemler maalesef bu genç kitlenin ağzına pelesenk oldu. Bu kutlu davayı ego tatmini olarak görmekten vazgeçtiğimiz, kendimizden çok Türk Ülküsü’nü düşünmeye başladığımız gün yol alacağız…

Kıymetli şahsiyetlerce temelleri atılan, Atatürk’ün eşsiz devrimiyle yeşerme iklimi bulan, Atsız ile sertlik ve ivme kazanan kutsal ülkümüz hala geniş kitlelerle buluşamıyor.  Bunun nesnel sebepleri olduğu kadar öznel sebepleri de var.  Ama Türkçüler bir şekilde bunun üstesinden gelmek, kendisini, başta gençlik olmak üzere geniş kitlelere doğru bir şekilde anlatmak zorundadır. 
 
Atsız’ın “Bize Bir gençlik Lazımdır” adlı makalesini Türkçülerin dönüp dönüp okuması gerekiyor.  Bu makale Türkçüler için bir yol haritasıdır desek abartmış olmayız.  Söz konusu makalenin en bilinen cümlesi son cümlesidir, fakat ben sizin dikkatinize başka bir cümleyi sunacağım: 
Yeni Türkiye’nin meydana gelmesi ve gelişmesi güçtür.  Batı milletlerinde olduğu gibi bizde ortak hisler kuvvetli değildir.  Buna karşın aşırı bir bencillik vardır. 
 
Bencilliğimizden, egolarımızdan, hırslarımızdan ne kadar sıyrılırsak ülkümüze  de o kadar hizmet ederiz.  Ortak paydası Türklük olan hiçbir kişi ve oluşumla, en azından bu dönemde kavgaya tutuşmamalıyız.  Gönül kırmaktan, kendince çaba sarfeden insanları rencide etmekten, daha önemli ve acil görevlerimiz var.  Bu görevlerin en acili ise beyni bulandırılan Türk gençlerine milli ülkülerini, öz benliklerini hatırlatmaktır.  Gecemiz gündüzümüz, işimiz gücümüz yalnızca bu olmalıdır.   
 
Yolda okuduğumuz kitap ve dergilerle, iş yerinde sohbetlerimizle dikkat çekmeli; ailemize ve yakın çevremize yaşayımızla örnek olmalıyız.  Çoğu insanın “sanal dünya” diyerek küçümsediği internet ortamından da olabildiğine faydalanmalıyız.  Küçümsenen sosyal ağların Arap dünyasında nasıl bir kasırga estirdiğini hep birlikte yaşayıp gördük.  Keza ülkemizde de başta “Gezi Parkı” hadisesi olmak üzere bir çok olayda etkisini net bir şekilde hissettik.  Bunlar ortadayken bu olguyu yok saymak; kendimizi kandırmaktan, etkin bir cepheyi düşmana terk etmekten başka bir şey olmayacaktır.  Özellikle siyasi fikirleri ineternetten öğrenen yeni nesle kendimizi “doğru” bir şekilde anlatmak zorundayız.  Yeni tanıdığımız insanların bizde bıraktıkları ilk izlenimin önemi malumken, Türkçüler sanal dünyada sorumlu davranmalı, kendilerini ilk kez okuyanlarda doğru izlenim bırakmalıdır. 

Türkçülük elbette sertlik içerir, yufka yüreklilerin gideceği bir yol da değildir.  Ancak Türkçülüğün çekirdeğinin, Türk ırkına duyulan derin aşktan oluştuğunu da aklımızda tutmak zorundayız.  “Kinimiz dinimizdir” amenna!  İnsanlar sevdiklerine zarar veren kişi ve fikirlerden nefret eder, onlara karşı kin besler, buna da amenna.  Bunun yanında bizler kinimizin nedensiz bir saplantı olmadığını, belli tehlikelere göz yummanın acı neticelere gebe olduğu bilinciyle hareket ettiğimizi anlatmak durumundayız.   
 
Türk gençliğini Türklüğe karşı derin bir aşkla, Türk düşmanlarına karşı ise çelikten bir nefretle yetiştirmek, bizi hayalini kurduğumuz geleceğe taşımanın yegane yoludur… 
 
Hep birlikte yürürsek Türkçülük muzaffer olacaktır.” 
H. Nihal Atsız – Orkun (1950-Sayı:4)