Zeytin Dalı, Antik Yunan’dan günümüze barışın simgesi olarak görüldü. “Zeytin dalı uzattı” sözü, sorunlu iki kişi ya da grup/kurum/ülke arasında olumlu yönde atılan adımı tasvir etmek için kullanılan bir deyim haline geldi. TSK’nın uzattığı zeytin dalının uzun vadede bölgeye barış getireceğini umuyoruz. Yalnız o dalın bazı gözlere sokulması ön koşulu ile…

Suriye iç savaşının çıkmaza girdiği, kuzeyde PKK’nın giderek güç kazandığı günlerden bugüne, Türkiye’nin müdahelesi sürekli olarak ihtimal dahilinde tutuluyordu. Gerek Türkiye’nin ABD-Rusya arasına sıkışan stratejisi, gerekse de Suriye rejimi ile olan husumeti, bu ihtimali hep çıkmaza sokuyordu. Türkiye de iyi kurgulanmış bir harekat planından mahrum, büyük güçlerin tamamına rağmen bir aceleciliği istemiyordu. Buna karşın TSK’nın bu konu üzerinde mesai harcadığı, harekat planlarını oluşturduğu biliniyordu.

Derken ABD’nin Suriye-Türkiye sınırına YPG militanlarından oluşan bir “Sınır Güvenlik Gücü” konuşlandıracağı haberi çıktı. Bu haber Türkiye’nin “Kurbağa deneyinin” de sonu anlamına geldi. Yavaş yavaş kaynayan su birden alev gibi ısındı. Önce yüksek sesle bu mantık dışı düşüncenin kabul edilemeyeceği, buna izin verilmeyeceği haykırıldı ve nihayetinde Türkiye’nin ani ama gayet akılcı müdahelesi geldi: “Zeytin Dalı Harekatı” başladı.

Suriye’de yıllar yılı yanlış politikalar izleyerek, işin bu noktalara gelmesine sebep olan bizzat AKP hükümetidir. Bu tespiti her daim yaptık, bundan sonra da yeri geldikçe hatırlatmaya devam edeceğiz. Ancak bu gerçeğin farkında olmak, bugün bu harekatın bir elzem olduğunu inkar etmemizi de gerektirmiyor. Egemen güçlerin, kendi çıkarları doğrultusunda, bölgede attıkları hamleleri yeterince izledik. Hatta sürecin uzun bir bölümünde hükümetin ön görüsüzlüğü ile bizzat bu çıkarlara hizmet eden politikalar yürüttük. Ama koşullar artık AKP hükümetinin o politikaları yürütmesine imkan tanımıyor. Esad devrilmedi, ABD ise bambaşka hedeflere yoğunlaştı. Geldiğimiz noktada, zamanında işin hangi noktaya evrileceğini kavrayamayan AKP hükümeti, koşulların kendisine dayattığı hamleleri yapmak zorunda kaldı. Bu hamleler yapılırken şükür ki kurmay aklı devreye girdi.

“Ödenmeyen her hesap, borç defterinde açık kalır” dierek bu sayfayı şimdilik çeviriyoruz.

Şu an Türkiye bir beka sorunuyla yüz yüze. Ya ABD destekli kürt terör örgütünün, önce tüm güney sınırlarımıza yerleşmesini, sonra buradan kendi topraklarımıza sıçramasını bekleyecek; ya da bugün gerekli hamleleri yaparak bu oyunu bozacağız.

Zeytin Dalı Harekatı bu oyunu bozmak için atılmış ilk ve önemli bir adımdır. Yol uzun ve bugün yaşandığı kadar coşkulu olmayacak. Daha ilk günden psikolojik savaş başladı. Türk Ordusu’nu sivillere saldırmakla itham ediyor, uluslararası arenada destek arıyorlar. Bu durum zamanla daha da güç hale getirilecek. Uluslararası baskılar artırılacak, onların etkisini güçlendirmek için kamuoyunu etkilemeye çalışacaklar. Bunun için her yolu kullanacaklar.

Yavaş yavaş kayıp haberleri gelmeye başlayacak. Bayraklara sarılı tabutlar, Anadolu’nun dört bir yanına dağıldığını göreceğiz. İçerde, bu acı tabloyu kendi amaçları yönünde kullanmak için kurulmuş bir orkestra sahne alacak. Üzülüyormuş, içi kan ağlıyormuş gibi yapacaklar. Toplumun zayıf karnını zorlayacaklar.

Onlar işlerini daha rahat yapabilsinler diye içerdeki hainler saldırıya geçecekler. Şehirlerde, meydanlarda, parklarda alçak saldırılar yapacaklar. Belki onlarca, yüzlerce insanımızın kanına girecekler. O üzülüyormuş gibi yapan orkestra en adi notalarına sarılacak, en aşağılık parçalarını okumaya başlayacaklar. Enstrümanlarının değil, insanımızın bam teline basacaklar.

İşte tam bu dönemde iş bizlere düşecek. Bizler de onların çaldığı aşağılık parçalara ritim tutarsak eğer, işte o zaman kaybedeceğiz. Savaşı kaybetmenin ilk adımıdır, psikolojik savaşı kaybetmek. Askerimizi sahada zorlu bir savaş bekliyor, bizlere düşen de onların arkasındaki kamuoyu desteğini diri tutmaktır. Bizlere düşen psikolojik savaşta her türlü taktiğe karşı hazır olmaktır.

Teyit edilmemiş açıklamalara mesafeli yaklaşmak, terör odaklarının propaganda amaçlı yayınladıkları açıklama, görsel ve haberlerin yayılmalarına olanak tanımamak, yapılan kan anonslarına da ivedilikle destek vermek, şu an için öncelikli görevlerimiz.

Borç defteri açık, o konu kapanmadı. Ama evimiz yanarsa, o defter de yanacak ve içindeki alacakların bir manası olmayacak. O yüzden önce yangını yenmek zorundayız…

Tanrı Türk’ü Korusun…