Kıymetli Reis-i Cumhurumuzu dinleyip tarih öğrenmek için Payitaht dizisine dört elle sarıldım. Hatta o derece abarttım ki yayınlanan bölümleri bitirdim, işi yayınlanacak bölümlerden ipuçlarına ulaşmaya kadar getirdim. Şimdi size ulaştığım bu kıymetli bilgilerden birini aktaracağım. “Spoiler” uyarısı yapayım da sonradan kızmayın…

93 Harbi kaybedilir, Ruslar Yeşilköy’e kadar dayanır. Harp sonunda Ayestafanos Antlaşması imzalanmış, Rumeli’deki hakimiyetimiz Ruslara devredilir.

Dahi (!) padişahımız müthiş bir çözüm bulur ve Kıbrıs’ı İngilizlere vererek Balkanlar’da hakimiyetimizi yeniden tesis etmenin yolunu açar. Berlin Antlaşması, Bismarck’ın da müdahaleleriyle, Rusların Balkanlardan çekilmesini sağlar. Ama bize de ödevler vermekten geri kalmazlar. “Girit’teki gibi reformlar yapacak, azınlıkların haklarını vereceksin!” derler. Biz de hay hay deriz…

Ve spoiler içeren o bölüm:

*             *           *             *

1903 yılı Makedonya’sındayız. Balkanların her köşesinde “Konsolos” maskeli müfettişler kol gezmektedir. Kendilerini sömürge valileri gibi gören bu konsoloslar her işe burunlarını sokarlar. Kendilerine yakın olan azınlıkları isyanlara teşvik edip, bu isyanların sertlikle bastırılması sonrası ise kamuoyu oluşturacak raporlar hazırlarlar.

Bunların başını da Rus Konsolos Aleksander Arkadjevich Rostkovsky çekmektedir.  42 yaşında, Rus hariciyesinin gözdesi bir konsolostur Rostkovsky. Moskova’dan aldığı emirlerle isyanları teşvik etmekte, isyanlar sonrası verilen kayıplar sonrası ise öfkesini zor zapt etmektedir. Ona göre Rusya beklememeli, Balkanları özgürleştirmelidir. Ama kendisine verilen görevin gereğini yapmaya devam eder. Raporlarını hazırlar ve o kutlu günün yaklaştığı konusunda hem kendisini, hem de kendisine umut bağlayanları inandırır.

Rostkovsky, Manastır’da haddi olmayan işlere karışmaya başlar. Dükkanları denetler, askerlerle münakaşalara girer, kimi zaman da şiddete başvurur. Bunun tanıklarından olan İngiliz seyyah Durham “Rus Konsolos arabasına asılan bir çocuğu ölesiye dövdü. Gözü dönmüş adamın elinden çocuğu jandarmalar güçlükle alabildi.” diye not düşmüştür. Aynı dönemlerde Fransız Le Matin ve Amerikan New York Times gazetelerine verdiği demeçlerde; “Bunların anladığı dil sertliktir, herkese anladığı dilden konuşmak gerekir.” tarzında açıklamaları olmuştur.

Rostkovsky adeta olay çıkarmak istercesine, pervasız davranışlarına, yersiz taleplerine her gün bir yenisini eklemektedir. Manastır Valisi Ali Rıza Paşa’ya çıkan Rostkovsky, Osmanlı askerlerinin kendisini selamlamak zorunda olduğunu, bunu yapmadıklarını dile getirir. Ali Rıza Paşa böyle bir uygulamanın örneği olmadığını söyleyerek bu talebi reddeder, ısrarın devamı sonrası ise “PAYİTAHT”a yazmak durumunda kalır. Gelen cevap “uyma çocuğum sen ona” kıvamındadır. “Konsolosun üniformalı olması halinde selam vermeniz uygun görülmüştür.” denir. Ali Rıza Paşa bunu askerlerine duyurur.

Rostkovsky, isteğine kavuştuktan kısa süre sonra kendisine selam vermeden geçen bir askeri elindeki şemsiyeyle herkesin gözü önünde döver. Bu durum askerin gururuna dokunur. Kendi topraklarında bir Moskof tarafından aşağılanmayı hazmedemez. İddia odur ki ne pahasına olursa olsun bu hadisenin tekrarı halinde sessiz kalmayacağını, hesabını soracağını söyler.

Kader bu ikiliyi 8 Ağustos 1903 sabahı yine karşılaştırır. Rostkovsky’nin şemsiyeyle dövdüğü Halim, Nüzhetiye Karakolu’nda nöbetçidir. Rostkovsky karakolun önünden geçerken askerlere bakar, selam vermediklerini görünce hiddetlenir. Üzerlerine yürür. Halim konsolosu tanımıştır ama üzerinde üniforma olmadığı için selam vermez, kendisine bağırmaya başladığında ise kimlik sorar, tüfeğini ona doğrultur. Bu hareket karşısında iyice öfkelenen Rostkovsky tabancasına davranır. Halim bu hamleyi görünce tetiğe basar, Rostkovsky’yi vurur. Biri göğsünden, biri de başından olmak üzere iki yara alan Rostkovsky olay yerinde can verir. Jurnaller PAYİTAHT’a haberi telgrafla geçerler.

Silah sesini duyup karakola koşan Erkan-ı Harp yüzbaşısı Enver’e silahını teslim eden Halim: “Ben vurdum, silahına davrandı, o beni vuracaktı, ben önce hamle ettim.” der. Yaptığının nefsi müdafaa olduğunu söyler.

1 gün sonra yani 9 Ağustos günü Sultan’ın iradesiyle Divan-ı Harp kurulmuştur. PAYİTAHT bununla yetinmemiş kararın en kısa zamanda alınmasını buyurmuştur. Gereği yerine getirirlir. 4 gün içinde Halim’in idamına hükmedilir. Yetinilmez, yanındaki diğer nöbetçi olan Abbas da cinayete göz yummakla hüküm giydirirlir. Onun cezası da idamdır. Bu kadarla da bitmez… Mahkemede Halim lehine tanıklı eden askere 15 yıl kürek cezası verilir.

Ruslar bunu da kafi görmez. Vali Ali Rıza Paşa’nın bu cinayeti tertiplediğini iddia ederek onun da ceza alması gerektiğini söylerler. Diğer konsolosların da içinde oldukları komisyon bu iddiayı mesnetsiz bulur. Buna rağmen PAYİTAHT Ali Rıza Paşa’yı görevden alır, Trablusgarp’a sürgüne gönderir.

1 hafta içinde tüm yargılama ve infaz gerçekleşir. Halim ve Abbas Rostkovsky’nin öldüğü yerde asılır. PAYİTAHT Çar’a özür mektubu gönderir, maktulün ailesine 400 bin Frank tazminat ödemeyi teklif eder. Ailesi bu teklifi reddeder.

Makedonlar Rostkovsky anısına şarkı yazarlar:

“Tüfek iki kez patladı,

Bitola Karakolu’nda;

Birinci kurşun patladı

Rus konsolosu omuzunda;

İkinci kurşun patladı

Rostkovski’nin başında!”

*             *           *             *

Bu bölümü mutlaka izleyin… Devlet-i Aliyye’nin, PAYİTAHT’ın bir kalemde harcadığı, Türk’ün gönlünde ise sonsuza dek yer bulacak Halim’in hikayesini kaçırmayın…

Şaka şaka… Tabii ki Halim’den, Kıbrıs’tan bahsedilmeyecek. Fantezi yapıp, “Yıldız burcundaki” zata İngiliz konsolos tokatlatmak varken, bunlardan ne diye bahsedilsin?

İroni bir tarafa, siz Reis-i Cumhur’a bakmayın. Tarih dizilerden değil, ciddi kaynaklardan, çapraz okumalar yaparak öğrenilir. Okuyun.

Bizi okumak kurtaracak…

Mahir ŞANLI