HAYIR 
 
Oldukça tartışmalı geçen genel kurullar neticesinde, Anayasa değişikliği teklifi 330 üzerinde oy alarak meclisten geçti.  Görünen o ki; yakın zaman içinde halktın önüne değişikliklerin kabulü için sandık konacak.  OHAL ortamında, 15 Temmuz ve ardından yaşanan onlarca terör saldırısının gölgesinde, ne derece sağlıklı bir sonuç verir bu sandık, onu da kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.  Bildiğimiz bir şey var ki Erdoğan, özellikle de HAYIR cephesinin bu denli zayıf kaldığı bir ortamda, sandıktan istediğini öyle ya da böyle alacaktır.  
 
Biz Türkçüleri bu süreçte en büyük hayal kırıklığına uğratan durum; asgari müştereklerde buluştuğumuz Milliyetçi Harekete Partisi’nin takındığı tavırdır.  Daha bir yıl önceki demeçlerinde, Başkanlığın ülkeyi bölünmeye götüreceğini dile getiren bir genel başkanın bugün geldiği nokta “pragmatizm” ile açıklanamayacak bir dönüşümüdür.  Elbette ki Türkçüler olarak, Atsız’ın yıllar önce verdiği mesajı doğru almış, MHP’nin yapabilecekleri hakkında büyük beklentilere girmemiştik.  Ne var ki farklı bakış açısına, farklı argümanlara sahip olsak da; MHP cenahının da bizler kadar Türklüğü düşündüklerine inanmaktan geri durmadık.  Bu teklife destek, destekten de öte AKP ile birlikte bu teklifi hazırlamış olmaları akla mantığa sığmayan bir durumdur. 
 
Bugüne değin AB, ABD, PKK, FETÖ tarafından “kandırıldığını” beyan eden bir kişiyi bu denli geniş yetkilerle donatmak, bile bile ülkeyi uçuruma sürüklemektir.  Yaptığı tüm yanlışları, ağılında tuttuğu günah keçilerine yükleyen Erdoğan’ı hatadan münezzeh görmenin izah edilebilir bir tarafı yoktur.  “Meclisi tatil etme, OHAL ilan edebilme, TSK’nın kullanımı, belli bölgelerin yerel yönetimlerinin güçlendirilmesi –ki bu apaçık özerkliktir-” ve benzeri onlarca hakkın tek bir kişiye devri büyük tehlikelere gebedir.  
 
Bir an için, halkımızın hayli büyük oranının aklından geçirdiği gibi:  Çok değerli Cumhurbaşkanının, muhteşem bir tek adamlık yapacağını hayal edelim.  Kimilerinin dillendirdiği gibi “Erdoğan hatalarından ders aldı!” iddiasını doğru olarak varsayalım.  Ya ondan sonrası?  Erdoğan mevcut yasaya göre bir dönem daha seçilebilecek ve sonrasında yerini yeni “Başkan”a devredecek.   Yerine gelecek “Başkan”ın daha vahim hatalar yapmayacağının garantisi nedir?  Onu denetleyecek mekanizmaları yok ederek, hata yapmasına olanak sağlamış olunmuyor mu?    
 
Kör topal da olsa Meclis getirilen önergeleri görüşüyor, bu görüşmeler kamuoyuna yansıyor.  Bu tartışmaların sonucunda kamuoyunda belli bir görüş oluşuyor.  Bu görüşler ışığında da olumsuz sonuçlar doğurabileceği düşünülen yasalara tepki koyuluyor.   Gelen tepkiler kimi zaman bu önergelerin geri çekilmesine, ya da düzeltilmesine sebep oluyor.  En yakın örnek olarak “Tecavüzcülere af yasası” olarak adlandırılan yasa hükümet tarafından geri çekildi.  Bu, halkın vekillerine verdiği yetkiyi bir nevi denetlemesidir.  Vekillerde vekaleti verenlerin sesine kulak vermek durumundadır, bu olması gerekendir…   
 
Şimdi bizden istenen nedir? 
 
İşgal altındaki bir ülkede, halkın İstanbul’daki Saray’dan alıp Meclise verdiği yetkiyi, bir başka saraya, Beştepe’deki Saray’a devretmemizdir.  Tek adamlığa, hele ki denetimden muaf bir tek adamlığa EVET dememiz düşünülemez… 
 
MHP’nin EVET cephesinde yer alması referandumun sonucunu maalesef büyük oranda netleştiriyor.  Bizler yüksek sesle “HAYIR” diyerek, İbrahim kıssasındaki karınca misali, avucumuzdaki suyla ülkedeki yangını söndürmeye uğraşmaktan vazgeçmeyeceğiz.  Kötü günler geldiğinde hiç olmazsa “Biz gelmemesi için uğraşmıştık” diyebilmek için o suyu taşıyacağız.  
“Bu kadar umutsuz olmamak gerek diyor bir tarafım ama görünen köy de kılavuz istemiyor.  Milletimizin yaşadığı bu isteri krizinden bir an evvel kurtulmasından başka bir şansımız yok. 
 
Tanrı Türk’ü korusun, onu akıl ile donatsın.   
 
Yücelmek akıl ile olur çünkü…