İktidar, açılış adı altında mitinglerle yine boy göstermeye başladı. Erdoğan, hemen her gün, artık hepimize gına getiren üslubuyla sahadaki yerini aldı. Pek tabii ki medya yine üstüne düşen görevi eksiksiz yerine getiriyor. Neredeyse gün boyu, her nerede konuşuyor olurlarsa olsunlar, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın konuşmalarını canlı veriyor. “Prime time” olarak nitelenen akşam kuşağında da AKP’nin sözcülüğüne soyunmuş yorumcular ekrana çıkarılarak görev tamamlanmış oluyor.

İktidarın özellikle 2010’dan itibaren bu yöntemi sürekli kullanıyor olması “Ne seçimi?” dedirtse de aksini düşündürecek hayli veri var önümüzde.
Özellikle dikkat çekenleri sıralayalım:

1- Erdoğan’ın, Son Dönemde yYaptığı Açıklamalar

* Dış siyasette uzlaşmaz bir görüntü çizmesi. (Dik duruş görüntüsü)
* Muhalefete karşı daha saldırgan bir üsluba geçmesi. Muhalefete karşı sertliği genel olmasına karşın dozu seçim dönemlerinde yükseltir.
* Kamuoyunun tepki koyduğu konularda uzlaşmacı görüntü çizmesi.
* Parti içindeki dinamizmi canlandırma çabaları.
* Kürtlere tekrar göz kırpması.

2- Yandaş Gazetecilerin Nabız Yoklamaları

Köşesini, kalemini AKP’nin ali menfaatlerine adamış kimi yazarlar (!) son dönemde erken seçim ihtimalini dillendirmeye başladılar. Bunun yanında muhalif gibi görünen ama aslında AKP’nin amaçlarına hizmet eden gazete ve yorumculardan da benzer yazı ve açıklamalar geldi. Son olarak da geçtiğimiz gün, AKP’ye yakınlığıyla bilinen bir anket şirketi de erken seçim ihtimalinin hiç de gözardı edilmemesi gerektiğini açıkladı.

3- Ekonomik Göstergeler

AB ile yaşanan sürtüşmeler, özellikle Almanya ile gerilen ipler, OHAL kaynaklı güvensizlik, dövizin sürekli olarak yükselmesine sebep oluyor. Buna Suriye konusunda ABD ile; Katar konusunda da Körfez ülkeleriyle yaşanan sıkıntılar da eklenince ekonomik darboğaz kaçınılmaz gibi duruyor. Turizmdeki kan kaybı devam ediyor. Doluluk oranlarının azalması düşük fiyat politikasıyla telafi edilmeye çalışılsa da, bu tedbirler gelirdeki kaybı karşılamaya yetmedi. İşsizlik ve enflasyon verilerinde de tüm manipülasyonlara rağmen saklanamayan artışlar sözkonusu.

4- Yeni Parti’nin Estirdiği Rüzgar

En güçlü etken de bu. “Neden en güçlü etken?” diye soracak olursanız; AKP, iktidara geldiği günden beri yaptığı tüm hatalara rağmen, kuvvetli bir alternatifin siyaset sahnesinde olmamasının avantajıyla girdiği tüm seçimleri kazanmayı başardı. Ama Akşener ve Özdağ öncülüğünde inşası süren yeni parti, daha kurulmadan güçlü bir alternatif olacağını hissettiriyor. Anket şirketlerinin ortaya koyduğu veriler, halkın bu parti konusundaki beklentilerinin hayli yüksek olduğunu gösteriyor.

Yukarıda saydığım maddeleri göz önüne aldığımızda AKP’nin baskın bir seçimi devreye sokması sürpriz olmayacaktır. Baskın seçim ve getirdiği atmosfer henüz etkisi tam manasıyla hissedilmeyen ekonomik sıkıntının, dış siyasetteki belirsizliğin, parti içi çekişmelerin üstünü örtecektir. Bunun yanında AKP baskın seçime gitmesi halinde, iddialı bir rakip olacağını ön gördüğü yeni partiyi de seçime hazırlanma olanağından mahrum bırakmak isteyecektir.

Referandum sonuçları göz önüne alındığında AKP’nin üç büyük ilde de %50’yi geçemediği görüyoruz. Bunun yanında yerel yönetimlerde yaptıkları hatalar ve “metal yorgunlukları” eklenen Topbaş ve Gökçek faktörleri eklendiğinde yerel seçimlerin AKP için sıkıntılı geçeceğini düşünebiliriz. Hal böyleyken üçü bir arada düşünülen seçim; AKP için ciddi bir yenilgi ihtimalini barındırmaktadır.

Bu denli ciddi riskler mevcutken Erdoğan’ın sırf “Erken seçim yok” sözünü yutmamak adına 2019’u bekleyeceğini düşünmek hayalcilik olur.

Muhalefet hesabını kitabını buna göre yapmalıdır. Akşener/Özdağ ikilisi süratle hareket etmelidir. Aksi takdirde, baskın seçimle yalnız kaybeden onlar değil, Türkiye olacaktır. Ne sizin, ne de ülkenin artık kaybedecek tek bir günü yoktur…

Mahir Şanlı