Geçtiğimiz hafta Şenay Aybüke Yalçın adında, 22 yaşında gencecik bir müzik öğretmeni, Pkk tarafından katledildi.  Malum çevreler kalemlerini, her terör eyleminden sonra olduğu gibi katledilenler için değil; katledenleri aklamak için oynattılar.  Hepsi aynı cümlelerle, aynı aforizmalarla.  Tatlı su demokratları muhtemelen bu riyakarlığı yiyecektir ancak bizim karnımız tok. 

Ne diyor bu güruh bir iki alıntı yapıp sonra üzerine düşüncelerimizi yazalım:

Biri: “Velhasıl. Çok can kaybettik, çok genç kaybettik. Bu kayıpları ayırarak değil, hepsine aynı kıymeti vererek sormamızın zamanı geldi de geçmedi mi çoktan?  Bu gençler niye ölüyor?”

Diğeri:
“Çorumlu Şenay Aybüke Yalçın’ın ailesi de, muhtemeldir ki Türkçü akımlara ilgi duydukları için vermişlerdir ona Aybüke adını.”
“Kınayanlar, lanet okuyanlar, hele de küfürler savuranlar bir kenara çekilsin çünkü savaşı kışkırtmaktan başka bir işe yaramıyorlar.  Türkler için de düşünme zamanı geldi de geçiyor bile.

Bir diğeri: Savaşan güçlerin cepheleri haline getirip iki gencin ölüsünü çarpıştırmak marifet mi?

3 ayrı yazar aynı amaçla kalemlerini oynatmışlar:  Genç bir kadını katleden Pkk’nın üzerine gelen öfke dalgasını yumuşatmak.  Çünkü aydın/yazar/entelektüel olarak adlandırılan bu güruhun en önemli görevi Pkk’ya dalgakıran olmak.  Bu şekilde hem kürtçülerin, hem AB’nin, hem de liberallerin takdirine mazhar oluyorlar.  Sadece bununla da kalmıyorlar, varlık sebepleri olan Türk düşmanlığının da hakkını vermiş oluyorlar.

Türk düşmanı sıfatlandırması size abartılı gelebilir ama inanın öyleler.  Düşünün salt katledilen genç kızımızın adı öz Türkçe bir isim olduğu için “Türkçü” bir aileye mensup olduğunu iddia edebiliyorlar.  Tersini düşünün kürtçe isme sahip herhangi bir kişinin ölümünden sonra herhangi birinin “muhtemelen Pkklıydı” demesini nasıl yorumlarlardı?  Bunun faşizan bir tutum olduğundan dem vurur, nefret suçu işlendiği hakkında sayfalarca haber ve yazı yazarlardı.  Bu ülkede Türk’e karşı sergilenen düşmanca tavrın herhangi bir yaptırımı yok.  Saldırganlıklarındaki bu pervasızlık oradan geliyor.  

Toprağa düşen asker ve polis olduğunda kamuoyundaki üzüntü/tepki anlık ve sınırlı oluyor.  Ama sivillere yönelik saldırılardas kamuoyunun duyarlılığı daha bir farklı oluyor.  Bu bence hepimizin özeleştiri yapması gereken bir durum ama ne yazık ki gerçek bu.  Yukarıda yazılarından alıntı yaptığım terör sevicisi yazar takımının Aybüke üzerinden yürüttükleri algı çalışmasının sebebi de bu duyarlılık farkına dayanıyor.  Şehit edilen bir sivil, bir öğretmen,  22 yaşında genç bir kadın.  Bu cinayete toplumun duyarlılığı daha farklı oldu.  Pkk’nın zaman zaman gözardı edilen cinayet şebekesi kimliğini tekrar yüzeye çıkaran bir terör eylemiydi.  Bu tepkinin, duyarlılığın bir şekilde törpülenmesi lazımdı.  “Aynı yaştalardı” ajitasyonuna bu törpü görevini görmesi için sarıldılar.

Başta belirttiğim gibi, bu güruhun bu hayasız gayretini yiyenler olacaktır ama biz ne mal olduklarının farkındayız.  Yıllardır dillerine pelesenk ettikleri “yaşam hakkı” “düşünce özgürlüğü” “kadın hakları” konularında samimiyetsizlikleri ayan beyan ortadadır.  Onlar için ne yaşamın, ne özgürlüğün ne de kadının gerçek manada değeri yoktur.  İdeolojik olarak kendilerinden olmayan herkesi ötekileştiren, yaftalayan bu sakat kafayla mücadele etmek; onların ikiyüzlü siyasetlerini ifşa etmek birincil görevimizdir.

İkiyüzlülüklerini en net terör eylemleri sırasında görebilirsiniz.  Herhangi bir terör eyleminde önce sessizliğe bürünürler, sorumlunun kim olduğundan emin olmaya çalışırlar,
sonra sorumluya göre tavır alırlar.  IŞİD denen katil sürüsünün yaptığı terör saldırılarına en yüksek perdeden tepki verirler, Pkk saldırılarında ise kafalarını kuma gömerler?
IŞİD’e karşı en sert yanıtın verilmesini savunurlar ama Pkk sözkonusu olduğunda birden sosyolojik analiste dönüşürler?
Anayasa değişikliğinde Yetmez ama evetçilik yapan, çözüm sürecinde Erdoğan hayranlığına soyunurlar.
Çözüm sürecinde kucaklaştıkları AKP ile karşı karşıya gelince kendilerinden olmayan herkesi AKPli olmakla itham ederler.

Bu ülkenin tepesine büyükçe bir Kerberos çöreklenmiş.  
Onun üç kafasını da ayrı ayrı ezilmedikçe, Türk’ün gün yüzü görmesi zor.

Bu kış elbet geçecek ve biz yediğimiz ayazı size hatırlatacağız…